Kavram, tam olarak Anaxagoras'ın anlattığı biçimde, her şeyi belirleyen, her şeyi anlatan, her şeye yüklem olan ve hiçbir şeyin onsuz somut olamayacağı, böylece var olamayacağı evrenseldir. Varolan hiçbir şey kavramlar tarafından belirlenmiş olmaksızın varolamaz. Ne olursa olsun bir şeyi anlamak ve anlatmak, bilmek, kavramak istediğim zaman bir düşünce, bir evrensel, bir kavram kullanırım. Dahası, başka her şey dışsal ve geçici ve değişken ve sonlu iken, yalnızca bu kavramsal biçim değişmez, kalıcı ve sonsuzdur. Burada doğal bilincin tam bir alt-üst oluşunu, tersine dönüşünü buluruz. Nesnel Düşünce dışsal tüm şeylerin tüm geçiciliği karşısında dayanıklı ve sağlam olandır. Doğal şeyler birer fenomen olarak geçici iken, Doğa Yasaları kavramsal biçimsellikler olarak sağlam olan yandır. Töreler, yasalar, ilkeler değişken, göreli ve sonlu iken, benzer olarak Kavramları onlarla karşıtlık içinde tözsel ve kalıcı olandır.
Sofistler ile ilk kez bu dönemde karşılaşırız. Bu ayrımın bilincinde değildiler ve göreli, değişmez, geçici olmayan Kavram ile hiçbir işleri yoktu. Tersine, değişim içinde olanı biricik varlık biçimi olarak tanıdılar. Kendilerine Sofistler diyorlar, çünkü bilgelik öğrettiklerini ileri sürüyorlardı. Ve öğrettikleri şey salt görgül olmanın yanısıra, herhangi bir nesnel uslamlamaya bağlı olmadığı için özel olarak moral sorunlarda amaca uygun her tür uslamlama sürecine izin veriyor, karayı pekala ak olarak gösteribiliyorlardı. Sofistlerin kötü ünü ilk olarak bu öznellikten gelir.
Sofistler, ön-Sokratiklerin tersine, hiçbir şeyin var olmadığını, herşeyin oluş durumunda, böylece geçici, göreli ve öznel olduğunu ileri sürdüler. Öte yandan, aynı göreciliği törel alana uyguladıklarında hiçbir ilkenin o kültür için saltık olmadığı vargısını çıkarsadılar. Bu çıkarsama o kültürün ortadan kaldırılması isteminden başka birşey değildi, ve bu noktada Sofist görecilik bozulma sürecine giren Helenik tinin kendi çözülme eğilimi ile örtüştü. Bu nedenle Sofistler sözcüğün gerçek anlamında deviriciler olarak kabul edildiler, devrimciler olarak, daha iyi ve daha yüksek bir kültürel biçimi amaçlayan idealistler olarak değil, çünkü saltık ya da ideal onların bakış açısı için olanaksız olandı.
İlk olarak, şeyler görüngüler olarak salt pozitif varlık taşımaz, ve görünürdeki dinginlikleri bir sağlamlık konumu değildir. Gene de burada önemli olan şey Sofistlerin pozitif olarak var olanın gerçekliğini yadsımaları, sıradan anlağın kalıcı ve sağlam ve dayanıklı olarak gördüğü şeylerin hiç de öyle sanıldıkları gibi olmadıklarını ileri sürmeleridir. Sıradan Anlağın Sofizme düşmanlığının nedeni budur. Ama bu daha sonra Platon ve Aristoteles'in Sofizme karşı kavgalarından bütünüyle ayrı birşeydir, çünkü Sofizm yalnızca sonlu olanı değil, ama sonsuz olanı da göreli, değişken, geçici sayar. |